17 Eylül 2009 Perşembe

WRITINGS

YEŞİL IŞIKTA DURAN ADAM

http://www.myspace.com/raycaesar
http://raycaesar.com/
FATOS ILHAN (Karakalem ağustos sayısında yayınlanmıştır...)

İÇİMDEKİ ÇOCUK
“ TAKE A LICKIN ”
      Dünyada pek çok sanatçı var her biri mutlaka üretirken kendinden yola çıkıyordur diye düşünüyorum. Bu dışa vurumun pek çok ifade şekli var. Kimi klasik, kimi sürreal ve daha birçoğu. Sanatçı hangi dili kullanırsa kullansın, eseri ne kadar başarılı olursa olsun, her sanat eserine karşıdan bakan kişi aynı şeyi hissedemeyebilir. Bazıları ilgimizi çekmez, bazılarına ise uzun uzun bakar dilini anlamaya çalışırız, bazılarındaysa kendimizden bir şeyler buluruz beklide. İçinde hissederiz kendimizi ya da içimizdeymiş gibi gelir.
       Tanımasam bile bilindik, bilinmedik sanatçıların eserlerini araştırıyorum sürekli kiminden ilham alıyorum, kimini kıskanıyorum bazen, azda olsa bazılarına bende anlatsam buna benzer bir şey çıkardı diyorum. Böyle gecelerin birinde bir kız çocuğunun yüzüyle karşılaştım. Kocaman gözleriyle merhaba diyordu, yakasına bulaşmış kan gerçekti, bir o kadarda masum. O tanıdık yüze uzun uzun baktım içimdeki çocuk karşımdaydı sanki ve merak edip yaratıcısını araştırdığımda sas christian ile tanışmış oldum .
                                              “STURDAY NİGHT, MONDAY MORNING “
Christian 1968 de, 4 çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak Londra’ da dünyaya gelmiş. İçine kapanık bir çocukmuş ama en büyük tutkusu resimmiş. 13 yaşında yatılı olarak kiliseye bağlı bir kız okuluna gönderilmiş. Okul yılları bir cehennemden farksızmış bu zamanlarda kendisini resim ve müzikle mutlu etmiş. Sanat eğitmenleri ailesini kızlarının yeteneğine önem vermeleri konusunda uyarmış ama duyarsız ailesi bunu pek önemsememiş. Gerçek bir resim eğitimi hiç almayan sas christian ilk çalışmalarını grafik olarak hayata geçirmiş. (Yıllar sonra internet ve kitaplardan nasıl yağlı boya resim yapılırı öğrenecek ama hiçbir zaman çözemediğini düşünecektir. )
     
                                                    “ ANGE OF VENGEANCE”  
                                 


Gittiği bir clubde Dj olan kocası colin christian ile tanışır. Colin christiandan da bahsetmekden fayda görüyorum arada . Sanatla olan ilişkisi sas christianla tanıştıkdan sonra güçleniyor ama yaptıkları işlere baktığınızda nasıl birbirini tamamladıklarını fark etmemeniz mümkün değil. 1992 yılında güney florida’ya taşınırlar ve orda kendi firmalarını kurarlar. Hotbox adındaki firmada genelde fetish latex kıyafetler üretmişler ama daha sonra kapatmak durumunda kalmışlar .
                                                                “ HELLS BELLE “
“ BINGE”
Beraber bir gün kamp yaparken ilk defa LSD (asit) alırlar. Sas bu deneyemin kendisinde kalıcı bir beyin hasarı bıraktığını sanmış. Uyandığında standartlarını aşıp resim yapmaya karar vermiş kimse beğenmese de bu umrunda değilmiş. LSD’ den sonraki gün tuval ve boya alıp resim yapmaya ilk resmi olan “ Jam sandwivh ” ( reçelli sandüviç) ile başlamış kendine sakladığı tek resimde budur. En çok animelerden etkilendiği çalışmalarında belli ediyor kendisini. Modern, punk, saçmalamayan zarar görmüş ama kırılmamış kızları, genelde resmettiğini ifade ediyor. Komik , sert, zeki, sıra dışı, sürüden ayrı kızlar bunlar. O kızlara baktığınızda bu kavramların hepsini bir arada gerçekten görebilirsiniz. Favorim olan Takes a lickin a bakdığımda içimdeki çocuk demiştim ama o karakterlerinin çocuk değil genç kız olduğunu ifade ediyor . Genede siz eserinizi paylaştığınızda bir şekilde tüketilir tüketen kişilerde farklı yorumlar katabilir sas christian’ ın çalışmalarını takdir ediyorum ilgiyle takip etmeyede devam edeceğim ama o benim içimdeki çocuk 
Sas and colın christian web :
  http://www.hotboxdesigns.com
 http://www.myspace.com/sas_christian
FATOS ILHAN (karakalem dergisinde yayınlanmıştır. )

DÜŞLERİMİN CENAZE ALAYI
Her şey paramparça oldu, sonra o parçalar daha da küçük parçacıklara bölündü ve artık hiçbir şey bir kavram altında birleştirilemez oldu. Çevremde tek tek sözcükler uçmaya başladı, koşup bir araya geldiler ve bana bakan gözler oluşturdular, beni de kendilerine bakmaya zorluyorlardı. Birer girdap olmuşlardı, onlara bakma düşüncesi bile başımı döndürüyordu. Durmaksızın döndüler, öyle ki aralarından boşluğa geçebilirdiniz. ( Hugo Van Hoffmansthal)
……… ( 9 nokta ) Ne kadarda beyazdı her şey, midem bulandı. Ne kadarda yalan, ne kadar acı, ne kadar büyük, ne kadar çığlık çığlığa, ne kadar yüksek, ne kadar doyumsuz, ne kadar çok, ne kadar mutlu, ne kadar komik, ne kadar kolay, ne kadar boş, ne kadar sahte, ne, ne, ne kadar fazla; evet bana gerçekten çok fazla. Böyle gerçek olmamalı diyordu kız kendisinden bir başkasıymış gibi bahsetmek rahatlatıyordu beklide. İnsanlar bu kadar inançlı olmamalı, çünkü yalanlar.


Görmeliler; görmeyi bilmeliler gözlerini kapatıp görmeyi bilmeliler öğrenmek zorundalar. Her gece başlarını yastığa koyduktan sonra; sonra hatırlamayı bile beceremedikleri kurgular değildir düşler. Kurtarıcım. Beni ben yapan her şeyin benden çok ayrı olduğunu gözlerimi kapattığımda anladım. Anladım kelimelerin ne kadar anlamsız olacağını, onları kağıda dökmenin gereksizliğini, düşünmenin ne kadar ürkütücü olduğunu ve anladığım anladığımı sandığım, gördüğüm, algıladığım şeylerin yarın olmayacağını. Yarın olduğunda benim bunları yazamayacağımı. Kaçışım. Olmayan yada sadece benim olan tek şeyin “ düşlerimin cenaze alayı” olamayacaksınız.
Biz kandırılmışmıydık, aldatılmışmı, yoksa gerçek olan buda ben mi inanmak istemiyorum. Şakamı, oyunmu her şey bu kadar iyimi (yada kötü) gerçekten?

Bu derece beyaz olamaz. Gerçeğimi görmek istiyorsun? Gözlerini kapat, şimdi ne renk? Bak ne kadar kolay, sadece gözlerini kapatıyorsun ve her yer kararıyor ve sana öğretilen her şeyi bir an için unut. Boş bir tuval var şimdi karşında, istediğin gibi doldurmak sana kalmış ama isteme olurmu; yoksa bunca uğraşın boşa gider. Sakın isteme o anda beynindeki her şey sana öğretilen bildiğini sandığın şeylerdir, bilinç çöp. Bizim amacımız bilmediklerimizi görmek değilmiki zaten? Sende olan ama senin henüz bimediğin, hala bilmiyorsun bu durumda bilmeyide unut. İşte büyü başlıyor. Büyü……… Büyü……… Büyü……… Büyüyeceğim….


Fatos ilhan 2001