19.09.1979 gibi özel bir tarihte dünyaya geldim ve daha ilkokul yıllarımdan itibaren yapmaktan en çok zevk aldığım uğraş hep resim oldu. Lisede resim bölümünü bitirdikten sonra Marmara üniversitesi Resim bölümünden mezun oldum. Kaç kişi çocukluk hayali olan işi yapabiliyor bilmiyorum ama sanırım ben o şanslı azınlığa mensubum. Tabii bu hayali gerçekleştirmek göründüğü kadar kolay bir süreç olmadı. Son on iki yıldır tekstil sektörünün içindeyim ve benim gibi yaratıcılığını kullanamazsa boğulan insanlar için kısıtlayıcı ve hatta zaman zaman köreltici sayılabilecek bir alandayım aslında. Bu yüzden de uzun zamandır aklımda olan kendi koleksiyonumu çıkarma fikrine odaklandım. Doğru zamanın geldiğine emin olduğum da ise ilk adımı ‘’ tozlu dijital’’ koleksiyonumla attım.
Daha sonrasında kendi markam olan ‘’ visual-ist’’ i yarattım ve bunun sadece bir markadan öte, görsel sanatların her alanına açık bir platform olmasını istedim. Sloganımız ‘’this is not fashion’’ çünkü asıl derdimiz moda yapmak değil farklı disiplinlerden beslenen özgün tasarımlar ortaya çıkarabilmek. Hatta bu isteğin bir hareket veya akım halini alabilmesi için bir ‘visual-ist manifesto’ yazmakla meşgulüm bir yandan da. Örtünme aracı değil belki de fikir; satmak değil paylaşmaktan yola çıktım aslında. İlk adımı kumaşlar la, grafikle, belki pentürle, malzeme yada sezon renkleri, kesimleri gibi sınırlamaları düşünmeden üretmeyi baz alarak attım. Bu koleksiyonumda ise eski fotoğrafları, kullandığım sublime baskı yöntemiyle özel kumaşlara basıp yine özgün tasarımlarımla birleştirip ortaya eğlenceli ve farklı ürünler çıkarmaya çalıştım.
Visualizm kendi kendini keşfeden, kendi kendini, büyüten, fikir içinden fikir çıkaran, yeni, özgün, kalıplarla değil kalıp yaratmayla derdi olan, satmak değil üretmek fikrinden yola çıkmış, mütevazi ama bir o kadar da idealı, araştırmacı, kendini ve çevresindeki herşeyi sevip anlamaya çalışan, farklılıklara açık, gerektiğinde tepki göstermekten korkmayan ama asi değil sadece olması gerektiği gibi doğal fakat en az o kadarda
“bir moda markası değildir” :)
Şimdilik visual-ist ürünlerine kumbaracı yokuşu no/ 71 Beyoğlundaki küçük dükkanımızdan ulaşılabilinir. Yakında http://www.olibastiani.com/ dan online olarakta satılıcak.
http://www.visual-ist.net/
http://www.facebook.com/visualiz#!/group.php?gid=145853915445029&ref=ts
5 Ekim 2010 Salı
21 Eylül 2010 Salı
17 Mart 2010 Çarşamba
Kartallar
İşte merak eden arkadaslarım için kartalların hikayesi, etmeyenler içinde olsun hadi. Umarım kartalları bile yapabildiği bu yeniden doğuşu kendı hayatımıza birazcıkda olsa yansıtabilme gücünü buluruz.....
Kartal, kus türleri içinde en uzun yasayanıdır.
70 yila kadar yasayan kartallar vardir. Ancak bu yasa ulasmak için, 40 yaslarindayken çok ciddi ve zor bir karari vermek zorundadir. Kartalin yasi 40'a dayandiginda pençeleri sertlesir, esnekligini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sagladigi avlarini kavrayip tutamaz duruma gelir.
Gagasi uzunlasir ve gögsüne dogru kivrilir. Kanatlari yaslanir ve agirlasir. Tüyleri kartlasir ve kalinlasir. Artik kartalin uçmasi iyice zorlasmistir. Dolayisiyla kartalin burada iki seçimden birisini yapmasi gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden dogusun acili ve zorlu sürecini gögüsleyecektir. Bu yeniden dogus süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dagin tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artik uçmasina gerek olmayan bir yerde yuvasinda kalir.
Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasini sert bir sekilde kayaya vurmaya baslar. En sonunda kartalin gagasi yerinden sökülür ve düser.
Kartal bir süre yeni gagasinin çikmasini bekler. Gagasi çiktiktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çikarir.
Yeni pençeleri çikinca kartal bu kez eski kartlasmis tüylerini yolmaya baslar.
5 ay sonra kartal, kendisine 20 veya daha uzun süreli bir yasam bagislayan meshur yeniden dogus uçusunu yapmaya hazir duruma gelir.
Kendi yasamimizda sik sik bir yeniden dogus süreci yasamak zorunda kaliriz.
Zafer uçusunu sürdürmek için, bize aci veren eski aliskanliklarimizdan, geleneklerimizden ve anilarimizdan kurtulmak zorundadayiz.
Ancak geçmisin gereksiz safrasindan kurtuldugumuzda, deneyimlerimizin yeniden dogusumuzun getirecegi olaganüstü sonuçlardan tam olarak yararlanabiliriz.
'Geride kalanlari unutmak ve önümüzde bizi bekleyenlere ulasmak için hedefime dogru ilerliyorum.' Graciela
Kartal, kus türleri içinde en uzun yasayanıdır.
70 yila kadar yasayan kartallar vardir. Ancak bu yasa ulasmak için, 40 yaslarindayken çok ciddi ve zor bir karari vermek zorundadir. Kartalin yasi 40'a dayandiginda pençeleri sertlesir, esnekligini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sagladigi avlarini kavrayip tutamaz duruma gelir.
Gagasi uzunlasir ve gögsüne dogru kivrilir. Kanatlari yaslanir ve agirlasir. Tüyleri kartlasir ve kalinlasir. Artik kartalin uçmasi iyice zorlasmistir. Dolayisiyla kartalin burada iki seçimden birisini yapmasi gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden dogusun acili ve zorlu sürecini gögüsleyecektir. Bu yeniden dogus süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dagin tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artik uçmasina gerek olmayan bir yerde yuvasinda kalir.
Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasini sert bir sekilde kayaya vurmaya baslar. En sonunda kartalin gagasi yerinden sökülür ve düser.
Kartal bir süre yeni gagasinin çikmasini bekler. Gagasi çiktiktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çikarir.
Yeni pençeleri çikinca kartal bu kez eski kartlasmis tüylerini yolmaya baslar.
5 ay sonra kartal, kendisine 20 veya daha uzun süreli bir yasam bagislayan meshur yeniden dogus uçusunu yapmaya hazir duruma gelir.
Kendi yasamimizda sik sik bir yeniden dogus süreci yasamak zorunda kaliriz.
Zafer uçusunu sürdürmek için, bize aci veren eski aliskanliklarimizdan, geleneklerimizden ve anilarimizdan kurtulmak zorundadayiz.
Ancak geçmisin gereksiz safrasindan kurtuldugumuzda, deneyimlerimizin yeniden dogusumuzun getirecegi olaganüstü sonuçlardan tam olarak yararlanabiliriz.
'Geride kalanlari unutmak ve önümüzde bizi bekleyenlere ulasmak için hedefime dogru ilerliyorum.' Graciela
15 Mart 2010 Pazartesi
PARÇALAR....
1:UMUT
2: MERAK
3:SAFLIK
4.GÖRMEK
5.KEŞFETMEK
6.TATMAK
7.FARKETMEK
8.ACI
9: BENZEMEYE ÇALIŞMAK
10UZAKLAŞMAK
11. ÜRETMEK
12.BOŞLUK
13.TÜKETMEK
14.YALAN
15.KOPUŞ
16.UMUT
17.YENİDEN
18.DENEMEK
19ÜRETMEK
20.HAYAL KIRIKLIĞI
21.KAYBETMEK
22ACI.
23.UZAKLAŞMAK
24.BOŞLUK
25.ÖĞRENMEK
26.KATTIKLARIN
27. ALDIKLARIN
28.KOPAN PARÇALAR
29.KANAMA
30. GÜÇ
Yaş 30 hayattan adlıklarımı bi kutuya koysam bunlar doldururdu içini. Hayata verdiklerimi bir kutuya koysam gene bunlar doldururdu içini; zaman gectikce idrak mekanizması gelişiyor sanırım kişide zira ne kadar çok canın yanmışsa o kadar anlıyorsun; hani bazı insanlar şoka girdiğinde bir tokat çarparlarya suratının ortasına öyle çarpıyor hayat şakkkkkkk diye........... yıldızları görüyorsun başının etrafında böyle bir kararıyor ortalık şapşallaşıyosun. Kendine gelmeye başladğında sevdiğin insanların gerçekden gittiğini görüyorsun hemde gelmemek üzere hayatın en büyük tokadı buymuş galiba :S 30 Yaşımdayım anladım sevdiklerimi kaybetmek cok canımı yakıyor; böyle yaş ilerledikçe bırakıyosun bir parçanı arkanda. Bu yaşımda en yakın dostumu bırakdım arkamda , sevdiğimi sandığım adamı bırakdım arkamda , Tereği bırakdım arkamda ama o hiç gelememek üzere gitti yani bunu bılmek daha garip tabii ölme fikrini nasıl bir duygu oldugu çok sevdiğiniz biri gidince farkediyosunuz ve böyle kocaman bir boşluk oluveriyor içinizde; ha sende biliyorsun bunları belkide olabilir; bende yıllardır yazmıyordum ve ihityacım oldugunu hissettim.....
Fakat sen oldugun için arkanda bırakmak sevdiklerini bu daha baska bişi ben oldugum için o benile onun menfaatleri uymadıgı için belkide? gerçekçi olmak lazım deyilmi, o beni çok sevdiği için, çok sevince çok kırılırsın, herlafını her sözünü tartarsın , sevginin bir ötesi hastalıkdır belkide cünkü "o" insanlarda normal davranamama durumu söz konusu. İşin püf noktası arınmak bence oldugu gibi kabul etmek karşındakini gerçek ve samimi oldugu sürece; sana kattıgı, senin kattıgın bir şeyler varsa; varsın uyuşmasın menfaatler varsın senın sevmediğin müziği dinlesin, sevmediğin insanlarla arkadaş olsun, sevmediğin yemeğe bayılsın banane yaaaa O olsun sadece gerçek olsun.
Çok canım acıyor bu yaşımdayım daha önce farketiğimi sandıgım şeyleri gerçek anlamda yeni yeni idrak edebiliyorum, cok canım acıyor parçalarım arkamda; ben olduğum için çok canım acıyor, yürüdüğüm yerlerde kopan parçalardan süzen kanlarımdan izler bırakıyorum . Hala biraz hayalperest, hayalci belkide hansel ve gratelin hikayesindeki gibi o izlerden bulsunlar beni istiyorum.
Kopan parçalarım benim diye gittiniz ya beni en çok bu parçalar. Bırakdığım tüm parçalar hayatla benim takasımdı, benden bir parça, ondan bir bakış siz sadece vesileydiniz belkide? olabilir . Kartallar, kartallar, kartallar çok fena parçalar...
16.03.2010 02.04
2: MERAK
3:SAFLIK
4.GÖRMEK
5.KEŞFETMEK
6.TATMAK
7.FARKETMEK
8.ACI
9: BENZEMEYE ÇALIŞMAK
10UZAKLAŞMAK
11. ÜRETMEK
12.BOŞLUK
13.TÜKETMEK
14.YALAN
15.KOPUŞ
16.UMUT
17.YENİDEN
18.DENEMEK
19ÜRETMEK
20.HAYAL KIRIKLIĞI
21.KAYBETMEK
22ACI.
23.UZAKLAŞMAK
24.BOŞLUK
25.ÖĞRENMEK
26.KATTIKLARIN
27. ALDIKLARIN
28.KOPAN PARÇALAR
29.KANAMA
30. GÜÇ
Yaş 30 hayattan adlıklarımı bi kutuya koysam bunlar doldururdu içini. Hayata verdiklerimi bir kutuya koysam gene bunlar doldururdu içini; zaman gectikce idrak mekanizması gelişiyor sanırım kişide zira ne kadar çok canın yanmışsa o kadar anlıyorsun; hani bazı insanlar şoka girdiğinde bir tokat çarparlarya suratının ortasına öyle çarpıyor hayat şakkkkkkk diye........... yıldızları görüyorsun başının etrafında böyle bir kararıyor ortalık şapşallaşıyosun. Kendine gelmeye başladğında sevdiğin insanların gerçekden gittiğini görüyorsun hemde gelmemek üzere hayatın en büyük tokadı buymuş galiba :S 30 Yaşımdayım anladım sevdiklerimi kaybetmek cok canımı yakıyor; böyle yaş ilerledikçe bırakıyosun bir parçanı arkanda. Bu yaşımda en yakın dostumu bırakdım arkamda , sevdiğimi sandığım adamı bırakdım arkamda , Tereği bırakdım arkamda ama o hiç gelememek üzere gitti yani bunu bılmek daha garip tabii ölme fikrini nasıl bir duygu oldugu çok sevdiğiniz biri gidince farkediyosunuz ve böyle kocaman bir boşluk oluveriyor içinizde; ha sende biliyorsun bunları belkide olabilir; bende yıllardır yazmıyordum ve ihityacım oldugunu hissettim.....
Fakat sen oldugun için arkanda bırakmak sevdiklerini bu daha baska bişi ben oldugum için o benile onun menfaatleri uymadıgı için belkide? gerçekçi olmak lazım deyilmi, o beni çok sevdiği için, çok sevince çok kırılırsın, herlafını her sözünü tartarsın , sevginin bir ötesi hastalıkdır belkide cünkü "o" insanlarda normal davranamama durumu söz konusu. İşin püf noktası arınmak bence oldugu gibi kabul etmek karşındakini gerçek ve samimi oldugu sürece; sana kattıgı, senin kattıgın bir şeyler varsa; varsın uyuşmasın menfaatler varsın senın sevmediğin müziği dinlesin, sevmediğin insanlarla arkadaş olsun, sevmediğin yemeğe bayılsın banane yaaaa O olsun sadece gerçek olsun.
Çok canım acıyor bu yaşımdayım daha önce farketiğimi sandıgım şeyleri gerçek anlamda yeni yeni idrak edebiliyorum, cok canım acıyor parçalarım arkamda; ben olduğum için çok canım acıyor, yürüdüğüm yerlerde kopan parçalardan süzen kanlarımdan izler bırakıyorum . Hala biraz hayalperest, hayalci belkide hansel ve gratelin hikayesindeki gibi o izlerden bulsunlar beni istiyorum.
Kopan parçalarım benim diye gittiniz ya beni en çok bu parçalar. Bırakdığım tüm parçalar hayatla benim takasımdı, benden bir parça, ondan bir bakış siz sadece vesileydiniz belkide? olabilir . Kartallar, kartallar, kartallar çok fena parçalar...
16.03.2010 02.04
1 Şubat 2010 Pazartesi
7 Ocak 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)